Yıllar önce ODTÜ’de yaptığı bir konuşma…
Üç bin kişilik mimarlık amfisi tıklık tıklım dolu, hatta onu dinlemek için ayakta kalan onlarca kişi var…
Can Yücel konuşmaya şöyle başlar:
– Biz hiç bi bok olamadık!
Salondakiler bir anda neye uğradıklarını şaşırırlar. derin bir sessizlik kaplar ortalığı…
Salona gelmeden önce 3 bira ve yarım votka içmesine rağmen muhteşem bir konuşma yapar. Hiç şüphesiz bol küfürlü bir konuşma…
Söyleşinin soru-cevap kısmında ön sıralarda oturan hanım hanımcık bir kız öğrenci parmak kaldırıp can yücel’e şöyle sorar:
– Can bey, bizler şiirlerinizi ve düşüncelerinizi çok beğeniyoruz,size büyük bir saygı duyuyoruz ama konuşmalarınızda çok fazla küfüre ve argoya yer veriyorsunuz, küfürlü konuşmasanız olmaz mı?
Can yücel önce susar, sonra yavaşça doğrulur, o kocaman ellerini kürsünün üzerine koyup:
– Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur… küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!.. deyince salonda müthiş bir alkış kopar.
Sonra tamamen ayağa kalkıp şöyle bitirir konuşmasını:
– Arkadaşlar bugün de çok kafa s*ktim!!!
*
Can Yücel, vakt-i zamanda bir yazısında adamın birisine ‘göt’ dediği için dava açılmış.
Mahkemede Can Yücel şunu anlatmış:
Bir köyde ateşli bir hasta vardır, kasabaya doktora getirir hastayı köylüler.
koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler köylülere.
köylüler tabi ‘tamam dohtor bey’ diyip köye giderler.
köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya.
hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir. bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz. ne cüret di mi doktoru arayacak bi köylü. neyse durumun vehameti üzerine muhtar aramayı kabul eder.
bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, ‘biz ne yapacaamızı bilemedik dohtor bey’ felan der işte. karşıdan doktor bişiler söyler.
muhtar döner, ama arkasına: ‘makattan verin dedi dohtor’ der.
yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar felan, ama makat ne bilen yoktur yine.
hasta ise giti gidecek, ateşler içinde kıvranıyo baya.
ihtiyar meclisi toplanır. son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. yine kimse aramaz istemez doktoru. nihayetinde yine biri kandırılır, telefonun başına geçer, ama bi yandan söylenmektedir: ‘çok kızacak dohtor çok!’ diye.
sonunda telefonu açar, durm anlatır, doktor bişiler söyler yine. telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner:
‘çok kızacak demiştim; götüne sokun dedi’
Yani işin aslı hakim bey ‘bizim orada göte göt derler’
*
Yine bir üniversitede öğrencinin biri sorar:
– neden okudugumuz butun sairler erkek? kadinlardan iyi sair cikmaz mi?
Can Baba cevap verir:
– biz siiri s*kimizle mi yaziyoz, ne biliim ben..
*
Bir gün tv kanallarıdan birinde canlı yayında konuk Duygu Asena şair Nazım Hikmet için ‘o kartpostal şairidir’ demiş.
Can baba telefonla programa bağlanmış selam bile vermeden
‘Duygu hanım kart sizsiniz postal da size girsin’
demiş ve telefonu kapatmış…
*
can yücel’e dsoruyorlar: “zeki müren’e niye paşa diyorlar?”
cevap:
– bu memlekete paşalara i..e denemediği için i..elere paşa deniyor…
xxxx
Türkiye İşçi Partisinin Komünist zamanlarında bir tüzük toplantısında herkesin komünizmi anlatmaya çalıştığı şöyle olsun , böyle olsun dediği bir toplantıda Can Baba ayağa kalkar ve bir efsaneyi daha patlatır.
‘BEYLER BEYLER, Türkiyede komünist olmak tüzük değil, BÜZÜK ister…
*
Bir sergide ortada dolanırken, alımlı bir kadın heyecanla yanına gelir:
– Can bey, tanıştığımıza ne kadar memnun oldum anlatamam. sizin en büyük hayranınızım.
Can Baba sırıtır:
– demek öyle, yatalım o halde?
kadın küskün bir ifadeyle bozuk atar:
– aşk olsun can bey!!
Can Baba cevaplar:
– aşk da olacak elbet..
*
Can Babaya bir mahkeme çıkışında soru soran gazeteci şu dörtlüğü cevap olarak alır:
‘Ne yorum ne forum
Belki yarın konuşurum
öyle gitti ki durum
soru sorana korum’
*
Bir televizyon programın da genç bir öğrenci soracak soru bulamadığından herhalde şunu sorar
– hangi takımı tutuyosunuz?
can baba cevap verir,
– eşim ve ben genellikle benim takımlarımı tutuyoruz…
*
can yücel’e sorarlar:
– efendim nedir bizim memleketteki bu sağcılık solculuk davaları?
can baba:
– bu ülkede sabah kalktığında malafat eğer sağ tarafa kaymışsa sağcısındır, yok eğer sol taraftaysa solcu..
– peki sizinki ne tarafta ?
– ileride daima ileride
*
“Seke seke geldik.. S..ke s..ke gidiyoruz…” sözlerinin sahibi büyük şair Can baba, bir takım hayranları ve arkadaşlarıyla bir yerlerde içer, sohbet eder.
aynı grup, sabahın 5’i 6’sı gibi pek de kimsenin bulunmadığı kıbrıs şehitleri caddesinde yürürken, şair birden durur ve yere yatar.
Yanındakiler de hemen aynı şeyi yaparlar.
Şair, gözlerini kırpmadan gökyüzüne bakmaktadır.
Yanindakiler de sira sira yerde yatmakta, gökyüzüne bakmaktadirlar. Hayranlardan birisi dayanamayıp sorar:
– Baba, ne görüyorsun, bize de söyle…
Ondan ulvi ya da şairane bir söz bekleyen vatandaş, aldığı cevapla şok olur:
– Çok sarhoşum ..mına koyim.
*
Maybe the most amazing blog that I have read this year!!!