rüyada yangın söndürüyor…

Son bir hafta, on günde Türkiye orman alanlarından 4500 hektarını kaybetti. Bu alanların büyük bölümü, orman vasfını kaybettiği takdirde büyük rant kapısı sağlama potansiyeline sahip olan, güney sahillerimize yakın bölgeler içindeydi.Bu büyük felakete neden olan yangınların nasıl çıktığına dair, bir kısmı oldukça komplocu, çok sayıda teori ortaya atıldı. Bazı yazarlarımız rantçıları, bazıları ‘dış düşmanları’, büyük çoğunluğu ise ‘iç düşmanları’ hedef gösterdi. Daha rasyonel olanlar yangın söndürme uçaklarının eksikliğinden, koordinasyon zaafından dem vurdu.

Oysa hükümet içerisinde, meydana gelebilecek orman yangınlarını önlenmesine yönelik önlemlerden de sorumlu olan bir Çevre ve Orman Bakanlığı var hepimizin bildiği gibi, yani seçimle iş başına gelmiş, resmi bir sorumlu. İşte bu bakanlığın başındaki Osman Pepe’nin konuya ilişkin açıklaması gerçekten meraklıları çatlatacak cinsten. Pepe’ye göre, bu yangınlar rutin ve verili istatistikleri doğrular cinsten.

Ona göre son bir haftadır çıkan orman yangınlarında herhangi bir ihmalleri yok. Orman Bakanı söyle demiş, “Olumsuz hava şartları ve bölgenin zorluğu sebebiyle yangına müdahale etmekte zorlanıyoruz, şu ana kadar yaklaşık 3 bin 500 hektar orman alanı yandı, 3 bin 500 hektar aslında normal bir kayıptır.”

Bakana göre normal olan bu sürekli kaybın geldiği nokta ise şu: Son elli yılda orman arazileri 44.3 milyon hektardan 20.7 milyon hektara indi.

Sayın Bakan rüyalarında orman yangınlarını söndüredursun, toprakları Türkiye’nin altıda biri olan Yunanistan’da, söndürme amacıyla kullanılan uçak sayısı 25 iken biz de iki olduğunu, bu iki uçağın da yararlı bir şekilde kullanılamadığını gazetelerden öğreniyoruz.

Sorumlu olduğu alana ilişkin, idare-i mas-lahatçı, daha çok mahalle kahvesinde oturan emekli vatandaşın yorumları kabilinde açıklamalar yapmak Pepe için yeni değil. Kısa bakanlık tarihi vecizelerle dolu. Birkaçını hatırlayalım:

Bakan Giresun’da yapılacak baraja, buradaki doğal yapı bozulur, burası dünyanın önemli rafting alanlarından birisi gerekçesi ile karşı çıkan vatandaşa şöyle demişti: “Birkaç tuzu kuru, Afrikalı, yamyamlar gibi rafting yapacak diye böyle büyük bir yatırımı yapmayalım mı?”

2012’de sona erecek olan Kyoto Protoko-lü’nü Türkiye’nin ancak 2015’te imzalayabileceğin! söyleyen Çevre Bakanı, Dilovası’nda zehirli variller çıktığında çok çevreci açıklamalar yaptı ama bazılarımız, onun elini kolunu bağlayan, çevrenin kasten ve taksirle kirletilmesi ile ilgili yasanın yürürlüğe konulmasının iki yıl ertelenmesi teklifini bizzat destekleyenlerden biri olduğunu da hatırlar.

Pepe’nin dört yıl su üzerinde bekledikten sonra İskenderun Körfezi’nde batan, toksik atık yüklü Ulla gemisi için değerlendirmesi de, “Bayram değil seyran değil. Gemi dur-duk yerde, tam da İspanyollar gelirken nasıl battı. Vicdani kanaatim; geminin kasten batırıldığı yönünde,” olmuştu. Bakanın aklına o geminin batana kadar orada beklemesi ile kendisi arasında bağ kurmak hiç gelmemişti.

Ve son olarak Pepe, asbest yüklü Otopan gemisinin, çevrecilerin yoğun protestosunun ardından geri gönderilmesinden sonra Hollanda Çevre ve Mekânsal Düzenleme Başkanı Peter Van Geel ile bir ortak toplantı düzenleyip, yine çok çevreci, biraz da efelik taslayan açıklamalar yaptı;

“Çevre ve insan sağlığına dikkat etmeyen bir beyefendi hurdacının hatırı için, Türkiye’nin denizlerini, üç beş tane, gözünü kâr hırsı bürümüş insana peşkeş çekmem,” gibisinden. Ama toplantı bitti, sorular baki kaldı. O gemiye geliş izni asbestli olduğu bilinmesine rağmen niye verildi, o hurdacılar (Aliağa söküm tesisleri) yıllardır orda değil mi, çevreciler yıllardır bu hurdacılar zehir üretiyor demiyor mu? vs. vs..

Siyaset bilimcilerinden bir kısmı klasik başkent siyasetini tiyatro sahnesine benzetirler. Siyasetçileri ise, kendini sürekli yeniden üreten dev bir makinanın önünde kurulmuş bir sahnede oyun oynayan tiyatro oyuncularına. Televizyon bu sahneyi her gün hepimizin evine taşır. Böylece her seçmen, oyuna en azından bu kurgu zeminde katılmış, izlemiş olur.

Bakan Pepe her haliyle “benim bu çevre işleriyle falan ilgim yok” falsosunu veren, kötü bir oyuncu; bırakın alanında inisiyatif olmayı, rolünü bile ezberlemiyor. Bence Sayın Bakan’m bu işten azad edilmesi lazım, yerine ise şahsen önerim şimdiki Kültür ve Turizm Bakanı Koç.

Koç güçlü doğaçlama yeteneği ile neden memlekete nükleer santral gerektiği, Ha-sankeyf’in, Allinoi’nin, Çamlıhemşin’in neden kurtarılamadığı, yangınların neden söndürü-lemediği üzerine hepimize önemli argümün-lar sunacaktır, gülümsemesi ise yemek üzerine tatlı gibi gider.

kaynak:BİRGÜN

Bu yazı haber kategorisine tarihinde tarafından gönderildi.

eksANtirik hakkında

insanları bir nebze olsun uyandırmak ,bilinen ezberleri bozmak için web sitesini yayına başladım. uzun yada kısa soluklu bir yol belkide ,ne olursa olsun amacım hem ücretsiz kaynakları paylaşmak ,hemde muhalif olmak için muhalif olmadan birşeylere birazda olsa katkıda bulunmak. insanca yaşam için bir katkı sağlamak..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir