Dillerde kilişeleşmiş laflar vardır , medyada sürekli gözüken görevliler, siyasiler ,hukukcular ,Ülkemizin sosyal bir devlet olduğunu , hukuk devleti olduğunu , demokratik devlet olduğumuzu söylerler. ben bu üç sac ayağından hiçbirinin tam olarak olduğunu düşünmüyorum . benim gibi ülkemizdeki 70 milyon insanın yaklaşık olarak yüzde doksanın’da aynı fikirde olduğunu tahmin edebiliyorum , sohbetlerde televizyonlarda görüp işitiyorum . eeee burası Türkiye deyip sözün bittiği yere geliyor siyasi muhabettler her konuşmanın sonunda . hal böyle olunca ülkemizdeki hastane kapılarının önünde ambulans ücreti fiyatları gördüğümüz zamanları arar duruma gelicez yeni yasa uygulanırsa eğer… sağlık sistemini tamamiyle paran varsa tedavi olursun mantığı , sistemi ile yürütecek olan bu yasa ile yasayı hazırladıkları iddaa eden siyasilerce hiçbir hak kaybı olmadığı konusunda ısrarcı bile oluyorlar . halbuki ülkemizdeki her ekonomik ,tarımsal, sanayi gibi aklımıza gelecek her mevzuda İMF ve bağlı bulunduğu ABD ‘den habersiz hiçbirşey yapamadıkları aşikar olduğu halde ,yasayı kendileri hazırlamış gibi birde hak kaybının olup olmadığına dair fikir beyanında bulunabiliyorlar.
Sağlık sisteminde Amerikan modeli yavaş yavaş oturtuluyor ve uygulanmaya başlanacak yasa yürürlüğe girerse eğer.
14 mart cuma günü sivil toplum örgütleri eylem yapıcaklar , normal şartlar altında eğitim ve sağlık hakkının eşit olduğu bir ülkede yaşamamız gerekirken , yonta yonta bu hale gelen sistemi bile savunur ,mumla arar hale getirildik. ülkemizde özel hastaneler , özel okullar , özel üniversiteler bakkal gibi kıyamet…. hele birde son zamanlarda açmak olsun diye açılan üniversiteleri unutmamak gerekir. bizler bu yağmaya , peşkeş’e göz yumarsak eğer ilerde üniversitelerin hepsi özel üniversite , okulların hepsi özel okul , hastanelerin hepsi paralı hastane olucak , aynı futbol külüpleri gibi hocalar , doktorlar arası bonservis bedeli gibi transfer bedellerinin konuşulcağı kesin bence…
amaç sosyal devleti tamamiyle çökertmek , bugün başıma gelen olayı paylaşmak istıyorum sizlerle , babamın rahatsızlığı için hastaneye gittik , ultrason çektirmemizi istedi doktor , Zonguldak’ta ATATÜRK Devlet Hastanesin’ de hastanenin özel firmaya verdiği hizmet için sıra almaya gittiğimizde randevu günü olarak önümüzdeki hafta salı gününe randevu verdiler , düşünebiliyormusunuz hastane özel sağlık hizmeti satın alıyor , hizmet veren firma randevu ile öğleden sonra değil ,yarın değil bir hafta sonraya gün veriyor . hastanın durumu kritik olabilir , belki bir hafta sonra yapılacak tahlille ,tedavi için geç kalınabilinir , olayın en komik yanı ise verilen ultrason kağıdında sanki öss sınavına girer gibi hastalarda yanlarında rulo peçete getirilmesi isteniyor , kimbilir ülkemizde başka hastanelerde ,başka illerde ne gibi sıkıntılar ilgiçlikler var su yüzüne çıkmayan , bu randevu olayınında zaman zaman böyle uzak zamana ötelendiği de oluyormuş , ilgililerin ,bilgilerin dikkatine!!!
ondan sonra bizim devletimiz sosyal devlet demesin kimse .
Zonguldak’ta hemem her 10 kişiden 7’si bir şekilde TTK’da çalışmış ,yada bir yakını çalışmış TTK’da sağlık hizmetinden bir şekilde faydalanmıştır , hafızamızı zorlarsak eğer bundan çok değil 5 sene önce TTK’nın kendi doktorları ,kendi sağlık ocağı , hemşireleri ,tahlil yapabildiği ,röntgen çekebildiği ekipmanları vardı . ekipmanlar varmı yokmu onu bilemem ama , zamanında grip olunca , karnımız ağrıyınca , düşüp birtarafımız kanayınca ,yada bir iğne olmamız gerekince ,pansuma için , aklınıza gelebilcek hertürlü ufak tedavi için kurumun kendi sağlık hizmetinden faydanılırdı ,hastaneye daha ciddi rahatsızlıklar için gidilirdi . şimdi kurumda doktor sayısı azaldı , kimi kısımlarında ne doktor var ,ne hemşire . bundan beş sene sonra belki hiç sağlık personeli olmıycak , hiçbir türlü sağlık hizmeti alınmıyor eskisi gibi . ondan sonra sosyal devletten bahsediliyor ,hastanelerdeki kuyruklardan , kalabalıktan , yoğunluktan bahsediliyor. her kurumun ,her işletmenin çalıştırdığı kişi sayısına göre kendi içinde dispanseri ,sağlık ocağı gibi sağlık hizmeti verebilceği bir yer olsa ,yasal anlamda böyle bir zorunluluk getirilse hem hastanelerde ,hemde daha ciddi çalışmaları gereken tıp fakültelerinde kalabalık olmaz , hemde daha ağır hastalar ile ilgilenecek süreleri artar , tedavilerde başarı artar. ama amaç sağlık hizmeti vermek değil ,sağlık hizmeti satmak olduğu için maalesef varolan şeylerinde kıymetini bilmeden yok ediliyor. kaybedince anlıyoruz !
Erdemir’di ,Tüpraş’tı ,Tekel’di , ……. derken elimizde avucumuzda hiçbirşey kalmıycak …
işin garip tarafı ise bu özelleştirilen kurumlar hakkında garip garip yorumlar ,sohbetler ,gerekçeler oluyor…
kimisi dünyada devlet’e bağlı olan bişey yok herşey özel sektörün diyor. bazı insanlar siyasi partilerin kadrolaşma yeri oldu diyor , kimisi zarar ediyordu diyor , bunun gibi birçok yorum ..
zarar eden bir şirket ,firma herneyse varsa ,özel sektöre verince neden zarar etmiyor o firma , o nasıl bir sistem kullanıyorsa sende aynısını kullan zarar ettirme
kadrolaşma yapılıyorsa eğer yaptırmayın ,yapmayın …
kar eden bir kurumun satılması ise tamamen duygusal sanırım ( artık kim parayı bastırırsa )
gine mevzu dallanıp budaklandı , aslında türban denen sorunla ilgili birkaç sözüm ,cümlem olacaktı , daha sonraki yazılarıma bırakıp yasa yürürlüğe girerse neler olacak birkaç başlık ile bakalım;
Ø Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65’e çıkarılacak. (Madde 28)
Ø Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000’den 7.000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9.000 gün prime çıkacak. (Madde 27)
Ø Emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında düşürülecek. (Madde 29)
Ø Yıpranma hakkı gasp edilecek
Ø Aylık geliri 139,6 YTL’den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTL Genel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88)
Ø Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de ‘katılım payı’ adı altında para ödenecek. (Madde 68)
Ø ‘Katılım payı’ gerektiğinde beş katına kadar arttırılacak. (Madde 68)
Ø Bütün sağlık hizmetleri paralı olacak.
Ø Sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de ‘katılım payı’ ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de ‘ilâve ücret’ adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5)
Ø Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye’de ‘sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter’ mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara altı ay süreyle verilmesi öngörülen emzirme yardımı bir aya düşürülecek.
Ø Hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80)
Ø Emekli Bağ-Kur’lularının maaşından 10 yıl süreyle % 10 oranında Genel Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88)
Ø Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89 ,90)
Ø Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak. (Madde 87)
Şu anda sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde benzer politikalar uygulanmaya çalışılıyor. Devletler sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Fransa ve Yunanistan’da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor. Şu an yasanın getirecekleri ile ilgili yeterli farkındalık yok. Biz de bu yasayı engelleyebiliriz. Biz karşı koyarsak bu yasayı geçiremezler!!!!