Tarikatlar ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı!..
Hemen bütün gazetelerde yığınla haber, yığınla köşe yazısı.. Hemen hepsi, Emniyet’teki tarikatlaşma üzerine.. Bu ülkenin güvenliğinden sorumlu, en güvenilir olması gereken kurumun temelleri sallanıyor..
– Rahip Santoro cinayetinde ihmali görülen Trabzon Emniyet Müdürü niye terfian Ankara’ya atandı?..
– Çünkü tarikattan..
– Hrant Dink cinayetinde ihmali görülen Trabzon Valisi ve Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı’nın “Müfettişler raporlarını hazırlamadan tek hareket yapmam” demesine rağmen niçin apar topar görevden alındılar?.
– Çünkü tarikat bağlantıları yoktu.. Eleştirileri önlemek için kurban edilmeleri kolay oldu.
– 22 ihbar gelmesine rağmen, Hrant Dink’i korumaya almayan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah niye hâlâ yerinde?. Neden suç bir şube müdürüne transfer edilip, Cerrah temize çıkarılmaya çalışılıyor?..
– Çünkü Cerrah’ın arkasında Çarşamba Cemaati var. Cerrah’ı daha önce, Recep Tayyip Erdoğan Ankara’ya almaya karar vermişti. Hatta Cerrah odasını toplamıştı. Çarşamba Cemaati devreye girdi. “Alma” dediler. Alamadı. Cerrah, İsmailağa Camisi’nde yüzlerce kişi önünde gerçekleşen linç olayına anında “Başını mermere vurup intihar etti” diyen Emniyet Müdürü. Çarşamba’nın tam bir kurtarılmış bölge olduğunu gidenler anlatıyor. Dink cinayetinde benzeri gafını Vali Güler temizledi.
– Başka ülkelerde olsa, Santoro ve Dink cinayetleri İçişleri Bakanı’nı istifaya zorlardı. Başbakan, Aksu’ya neden ilişemiyor?.
– Çünkü Aksu’nun arkasında da Menzil tarikatı var.. Ayrıca, meşhur tezkere olayında gördük. Başbakana karşı direnen ve Aksu’nun arkasında yer alan 81 milletvekili.. Erdoğan, Aksu’ya dokunamaz.
– Peki ya Ulaştırma Bakanı?.
– Hızlı tren faciasında 39 kişi öldü. Oysa o rayların o hızı çekmeyeceği raporla tespit edilmişti. Ama hem Devlet Demiryolları Genel Müdürü, hem Ulaştırma Bakanı halen görevde. Olan ölenlere oldu. Başbakan gereğini yapamadı, çünkü hem bakan, hem genel müdür tarikattan.. Başbakan Maliye Bakanı’na da dokunamaz.. O da tarikattan..
****
Şimdi bunların tümü söylenti olabilir.. Ne var ki, eskiler “Şuyuu, vukuundan beterdir” demişler.. ” Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” demişler..
Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili hangi taşı kaldırsanız, altından bir “tarikat, cemaat” bağlantısı çıkıyor. Erdoğan’ın da bu söylentileri şiddetle yalanlayan sert bir eylem ve söylemi yok..
****
Amerika’nın Türkiye’yi bir ılımlı İslam devleti yapmak için 80’li yıllardan beri ne planlar uyguladığını bilmeyen yok. Daha dün bu gazetede Mehmet Barlas, ABD’nin neden Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’yi desteklediğini açıkladı. Çünkü AKP, demokrat ve küresel parti.. Böylesi Türkiye fevkalade işlerine geliyor. Bu ülkede üniter, ulusal cumhuriyet değil, ümmetçi ve küresel devlet istiyorlar. Öyle olunca da, tarikatların önü alabildiğine açılıyor.
****
Şimdi sorum şu?.
Adı tarikatlarla bu kadar iç içe anılan biri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olabilir mi?..
Efendim, başbakan olmadı mı?.. Cumhurbaşkanı da olur.
Kâğıt üzerinde öyle.. Ama bu iki makamın anlamı çok değişik.
Başbakan yürütmenin, yani hükümetin başıdır.
Anayasa gereği Başkomutan da olan Cumhurbaşkanı ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesi..
Hükümetler gelir geçer. Oysa Türkiye Cumhuriyeti kalıcıdır. Ebedi..
Türkiye Cumhuriyeti, laik, ulusal ve üniter bir devlettir, öyle kalacaktır. Ümmet Cemahiriyesi olamaz.
Recep Tayyip Erdoğan, ANAP ve DYP gibi, AKP’nin de çökmesi pahasına Cumhurbaşkanlığını kafaya koymuş. AKP’nin gelecek seçimleri kazansa bile, bir daha böylesi keyifli yönetime izin verecek bir çoğunluğa sahip olamayacağını, koalisyonlara mecbur kalacağını biliyor. Bu yüzden kendisini kurtarıp, Köşk’e atmayı düşünüyor. “Benden sonra tufan..” diyerek..
Bu onun tercihi.. Vatandaş olarak hakkı da..
Ama aday olmadan önce tüm bu “Tarikat” söylentileri ile hiçbir ilişkisinin olmadığına ulusu inandırmak zorunda.. Eylemleri ve söylemleri ile..
Bu iş “Devlet kesesinden” duvar ilanları hazırlatıp “Kurban olam ayına yıldızına” demekle olmuyor.
****
Not.. “Devlet kesesinden..” dedim.. 3 ocaktan bu yana, Can Ataklı Vatan’da, ben Sabah’ta defalarca sorduk, “Değirmenin suyu nerden” diye.. Son yazımda ben “Kendi cebinden ödese anında açıklardı. Parti ödemiş olsa anında bildiri yayınlardı. Çıt çıkmadığına göre, Başbakanlık fonlarından, yani milletin kesesinden ödemiş olmalılar” dedim.. Gene yanıt yok..
Sükut ikrardan gelir. Demek Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçim yılında millete yaptığı reklamın parasını millet ödedi, vergileri ile..
61 ilin duvarlarına asılan binlerce afişin tasarım, baskı, dağıtım, asma ve duvar kirası bedelleri trilyonluk bir kampanya gerektirir.. Anlayın..
kaynak:sabah gazetesi Hıncal ULUÇ